Thursday, May 7, 2015

1. gün

Birinci günü tamamlamak üzereyim. Viral bir soul parçanın ortasındayım, Hüseyin paylaşmış. Nevra'nın yıllar önce aldığı viskiden yudumluyorum.

Tamam, işte yaz geldi derken yağmur yağdı. Her şey tamam, boş bir sayfaya çizdim istediğimi ve sahip oldum derken yarım kaldı. Tren geç kalktı Ankara garından, çok kar vardı ve zincirleme kazalarla asla varamadık Vladivostok'a. 

"Bach iyidir" dedi Can K. "Ama çok çocuğu olduğu için iyiliğini paylaşmış, çocukları o kadar iyi olmamıştı. Oysa bir iki tane yapıp yetinmeliydi. Bach doğum kontrol metotlarından habersiz olabilirdi. Bir orkestra kurmayı planlamış olabilirdi". Tüm sorunlarımız çözülmüştü, sen kapı camlarını yumruklamaktan vazgeçmiştin ve Bach'ın aile planlamasını tartışır duruma gelmiştik, dedim, sustu.

Viski güzeldi ama bana yalnız geçen ve geçecek günlerimi hatırlatıyordu. Siz hiç romantik bir çiftin karşılıklı viski içtiğini gördünüz mü. Ben görmedim. Bir kere görecek olmuştum işte, maaşımın kiradan kalan kısmıyla bilmem kaç yıllık İskoçbilmemnesi viskisinden alıp onun kapısına gittiğimde o iş yerindeymiş, çalışıyormuş. Çok çalıştığı için belki, kavuşamamıştık.

Daha 29 gün var. Ah, unuttum, çok kötü bir tesadüf, 30 gün daha var, Mayıs ayı uzun aylardan.

Evi biraz uzak onun.. Onların işte, hepsinin. Kışın camı açma tartışması yaşanıyor, kimisi soğuktan, kimisi dağın arkasındaki çöp yakma tesisinden. Camilerde müezzinler nöbet tutuyor beni sabahın köründe uyandırmak için. Kendileri de umutsuz; iki üç yaşlıdan oluşan, ölüm korkusu yüzüne vurmuş cemaati uyandırma çabası. Oysa tüm o çaresizlikte insan nasıl uyur, gerilimli son yaşlılık yıllarımda ben de camiye ya da Budist tapınağına falan gidecek miyim acaba? 

Belki senin evini satın alıp müze yaparım. Heyecanla koşarak merdivenleri çıktığım, demir kapısı ağır evini. Ama buna da "çakma fantezi" derler, Orhan Pamuk dava açar, ev elimden kaçar, kentsel dönüşüm birşey olur. Herşey dönüştü bir ben dönüşemedim.

İnsan neyle yaşar oysa?