Wednesday, September 25, 2013

Liverpool

Yıllar önce, Cihangir parkında hatırı saymakla bitmeyecek olan arkadaşımla otururken mekanın daimi sarhoşlarından biriyle karşılaşmıştık. İnsan ilişkilerinde cıvıklık mertebesinde sayılabilecek muhabbet odaklı biri olduğumdan kendimizi bu adamla film ve edebiyat dünyası üzerine tartışırken bulduk (Gerçi diğer arkadaş yabancısı olduğu birayı içmeye çalışıyordu). Birkaç saniye sonra isminin Zeki  olduğunu öğrendiğimiz abimizle “Genel Kültüre Giriş 101” içeriğinde olan bu tartışmada çeşitli filmlerden söz edilmiş, çeşitli kitaplara atıfta bulunulmuş. Nasıl olduysa konu Charles Dickens’ın İki şehrin hikayesine gelmiştir.

-İşte Zeki abi, Londra ve Paris arasında eş zamanlı sürege..
-Şşş
-Efendim Zeki abi, wtf?
-Manchester ve Liverpool olacak o iki şehir.
-Zeki abi yok ya Londra paris ahaha
-Şşş, Manchester ve Liverpool. Tartışmaya gerek yok.

Bazen insanın gözünde inancı ve eminlik hissini görürsünüz ve ona aldanırsınız ya. Ben o an kendi bilgimden şüphe ettim. Liverpool-Manchester arasındaki rekabeti bilmekle beraber Charles Dickens’ın bu iki şehirden hikaye üretmeyi pek mantıklı bulmadığını da düşünmüştüm.

Yine de o an geçici olarak inanmıştım. Her ne kadar akşam eve geldiğimde yaptığım hatayı farkettiğimde.
Zeki abiyi yine arada sırada görürüz. Orada şişe toplamaya başlamış. Belki hala Liverpool ve Manchester olarak biliyordur. Bir fikir yürütmesine gerek yok, bilgi bilenindir, yanlış da olsa.
 
Zeki abi, 2011
 

Liverpool, acı vatan. Diye başlayan başka bir paragrafı bu yazının altına yapıştırmam ise tamemen konunun gidişi ile ilgilidir. Zaten acı da değildir. Belki deniz sebebiyle biraz tuzlu olabilir. Geri kalanı gayet tatlıdır. Manchester’dan sonra bu şehir, Ankaradan sonra İzmir gibi geldi. Daha fazla sokak şarkıcısı, daha fazla “cask ale” satan pub vardı. Daha fazla aşk vardı. Ama aşk her zamanki gibi bana uğramaz, papatya arar, eski sevgili sendromuna takılır, telefonunda benim numaramı görüp "ara" düğmesine basamazdı. Aşkı bir tarafa bırakırsak okyanusun kenarında daha fazla özgürlük vardı. Ve liverpool aksanı vardı, İngiliz aksanına yeni alışmıştım, dilim bile dönmüştü ki Liverpool çok farklıymış, hiç yeltenmedim.

Kalbimin bir yarısını orada bıraktım, trafik soldan aktığı için sol yarısı daha mantıklı geldi.



No comments:

Post a Comment