Yıllar önce, Cihangir parkında hatırı saymakla bitmeyecek
olan arkadaşımla otururken mekanın daimi sarhoşlarından biriyle karşılaşmıştık.
İnsan ilişkilerinde cıvıklık mertebesinde sayılabilecek muhabbet odaklı biri
olduğumdan kendimizi bu adamla film ve edebiyat dünyası üzerine tartışırken
bulduk (Gerçi diğer arkadaş yabancısı olduğu birayı içmeye çalışıyordu). Birkaç
saniye sonra isminin Zeki olduğunu
öğrendiğimiz abimizle “Genel Kültüre Giriş 101” içeriğinde olan bu tartışmada
çeşitli filmlerden söz edilmiş, çeşitli kitaplara atıfta bulunulmuş. Nasıl
olduysa konu Charles Dickens’ın İki şehrin hikayesine gelmiştir.
-İşte Zeki abi, Londra ve Paris arasında eş zamanlı sürege..
-Şşş
-Efendim Zeki abi, wtf?
-Manchester ve Liverpool olacak o iki şehir.
-Zeki abi yok ya Londra paris ahaha
-Şşş, Manchester ve Liverpool. Tartışmaya gerek yok.
Bazen insanın gözünde inancı ve eminlik hissini görürsünüz
ve ona aldanırsınız ya. Ben o an kendi bilgimden şüphe ettim.
Liverpool-Manchester arasındaki rekabeti bilmekle beraber Charles Dickens’ın bu
iki şehirden hikaye üretmeyi pek mantıklı bulmadığını da düşünmüştüm.
Yine de o an geçici olarak inanmıştım. Her ne kadar akşam
eve geldiğimde yaptığım hatayı farkettiğimde.
Zeki abiyi yine arada sırada görürüz. Orada şişe toplamaya
başlamış. Belki hala Liverpool ve Manchester olarak biliyordur. Bir fikir
yürütmesine gerek yok, bilgi bilenindir, yanlış da olsa.
Liverpool, acı vatan. Diye başlayan başka bir paragrafı bu
yazının altına yapıştırmam ise tamemen konunun gidişi ile ilgilidir. Zaten acı
da değildir. Belki deniz sebebiyle biraz tuzlu olabilir. Geri kalanı gayet
tatlıdır. Manchester’dan sonra bu şehir, Ankaradan sonra İzmir gibi geldi. Daha
fazla sokak şarkıcısı, daha fazla “cask ale” satan pub vardı. Daha fazla aşk
vardı. Ama aşk her zamanki gibi bana uğramaz, papatya arar, eski sevgili sendromuna takılır, telefonunda benim numaramı görüp "ara" düğmesine basamazdı. Aşkı bir tarafa bırakırsak okyanusun kenarında daha fazla özgürlük vardı. Ve liverpool aksanı
vardı, İngiliz aksanına yeni alışmıştım, dilim bile dönmüştü ki Liverpool çok
farklıymış, hiç yeltenmedim.
Kalbimin bir yarısını orada bıraktım, trafik soldan aktığı
için sol yarısı daha mantıklı geldi.
No comments:
Post a Comment