Wednesday, April 24, 2013

Yokuş

Çiseleyen yapmurda ilerlerken "O"nu düşündü. "O"na son bakışını, gözlerindeki yorgunluğa rağmen ne kadar güzel görünüşünü hatırladı.

Yokuş yukarı yürümeye devam etti. İçtiği konyak biraz midesini yakmış gibiydi. Şu an leş gibi kokuyordu pek muhtemel.

Gerçekliği düşündü; "O"nun kendisinden beklediklerini ve kendisinin yaşadığı gerçekliği. Gerçekliğe sığmayan ve sık sık farkettiği üzere saçma ümitleri, fantezi derecesine varan gelecek planlarını düşündü. Niye tekrar aynı hataları yapıyordu insanoğlu. Suçu insanoğluna genelleyerek kaçamazdı yine de, bu kendi suçuydu ve şu anki sarmala girerek de bedelini ödüyordu.

Yokuş bitmiyordu. Elindeki telefona arada bakıyordu. Bir mesaj gelmiş olabilirdi, belki bu akşam buluşabilirlerdi hatta belki sabahında ona doyamadan ayrılmak zorunda kalacağı bir gecede onunla olabilirdi.

Yokuş bitmiyordu.
Beynini başka birşeyle meşgul etmeyi bilmiyordu. Sarhoşluğun getirdiği geçiçi rahatlıkla en kötü ihtimalde bile yalnız kalacağını (aslında zaten yalnızdı bunu da biliyordu) ve yalnızlığın kötü birşey olmadığını hatta "O"nun yalnızlığına göre daha olumlu ve mutlu olacağını düşündü. "O"nun yalnızlığı çok sevmesi değilmiydi zaten "O"na beslediği sevgisinden korkmasına sebep olan. Nasıl güvenebilirdi.

Farkında değildi, düzlüğe çıkmıştı. şimdi her zaman gittiği bara gidebilecek, sevdiği müziği dinleyebilecekti. Bir an rahatlamıştı.

Ama gideceği yer de ona kimi hatırlatabilirdi ki?

Tüm dünyayı değiştirmek mi daha zordu, yoksa kendisini mi?

No comments:

Post a Comment