Wednesday, March 19, 2014

İki peynir, bir şarap ve bir kıvırcık saç

Mevsim normalleri üzerinde hava. Kar bekliyoruz normalde. Uzaktayız.

Şarabı yarıladık. Ray sesleri aynı ritimde gidiyor, kuzey cazındaki kontrbaslar gibi ön planda değil, ama kendini belli ediyor en ufak sohbette, en ufak hatırada, en ufak.... Üç harfli ismini söylediğim her cümlede.

Uzaklaşıyoruz.

Uzak ama ne kadar uzak? Hep kaçmak, doğuya ya da batıya farketmez, kimi zaman yirmi kilometre, kimi zaman tam sekiz bin kilometre oldu aramızda.

Aslında hep bir dünya vardı sen ve benim aramda, aynı yatakta sevişirken, aramızdaki mesafenin sıfırın altına düştüğü anlarda bile.

Ve o dünyada yaşıyormuşuz, güzel peynirlerin seni hatırlattığı dünyada değil.

Şimdi yeni yıkanmasına rağmen üzerinde hala senin kıvırcık saçını bulduğum tişörtümü giyiyorum. Sıcak içerisi, tren hafiften sallanıyor, şarap bitti, uyumalıyım.

Uyumalıyım ve sensiz olan bu dünyaya, yani yaşamak için değil de sırf seni koklamak için çılgınlar gibi burnumdan nefes aldığım dünyayı değil, belki kırk yılda bir sesini duyabileceğim bu dünyaya alışmalıyım.

Senin dünyana.


No comments:

Post a Comment