Sunday, March 23, 2014

Uzak..ve ben

Bir kaç ay önce yazmıştım. BEN demiştim başlığına.


Bir hafta önce de yazdım tren nakaratlarının bende bıraktığı yumuşak etkiye dair

Kendimi bildim bileli hep birşey aradım. hiç bir zaman "tamam, bu kadar yeterli" demedim. Bu belki herkes için geçerli. İş hayatında deliler gibi hırs yapan arkadaşlarım var. Ya da toplumsal normlara uymak için fazla enerji sarfedenler.

Sürekli imkansızın peşinde koştum. Kendimden kilometrelerce uzaklıktaki insanlara dünyada varolmayan iltifatları ettim. Onlara duyduğum şeyleri başka nasıl ifade edebilirdim? Ya da sabah onun evinden çıkarken yüzünde pişmanlığı okudum kadının ilgisini çekmeye çalıştım tüm gün. o huzursuzluğuna devam edecek ve bana "akşam gelme" derken gizli bir tatmine ulaşacak, bir taraftan da bunu bana "sana senin istediğin gibi cevap verememekten" dolayı iyi hissetmiyorum diyecek, tüm suçu bana atacak.

Ve erkek olmak çeşitli sorumluluklar doğuracak. Sürekli birşeyleri fethetmeye çalışacam sayesinde. Aylar yıllar geçecek. ben aynı döngüde bulacağım kendimi.

Bazen okuyor olacağım her yazısını, kendimden bir cümle bulacağım. sevineceğim, sonra yanlış anlıyor olacağım.

Bir kadına göre geniş göğüs kafesindeki sıcak kalbinde bana ayırdığı yerin hacmini hesaplayarak yoruldum, yazıyla üç sene oldu. Kahve içerken onun gözlerine bakmamdan beri.

Ne ray sesi ne de zaman dilimleri beni ona yaklaştırdı ya da uzaklaşitırdı. Belki biraz kabak tatlısı, biraz peynir. Bunlar yokaa aramızda, aylardır, ne önemi var trenlerin, telefonda geçen yumuşak tonlu konuşmalarının? Çünkü biliyordu ki birşey eksik. daha doğrusu zannediyordu mu desem? Bir şey eksikmiş sıcacık evde yanmayan kaloriferin peşinde, yağmur yağarken tarla sulamanın peşindeydi.

Tren uzunca gitti. güneşle başladı yolculuk Ankara'da, karla bitti Kars'ta. Yaşam en az onun evinin yolu kadar uzun. herşey orada değil, o yolun devamı var. Sen durma.

Devam et.

No comments:

Post a Comment