Thursday, November 20, 2014

Malumun habercisi

Uzunca bir dinginlik, yorgunluk ve insanın zamanının çoğuna tecavüz eden "çalışma" hayatından sonra bir iki kelime.

Bisiklet turu için yazacaklarım hala beklemekte. Bir hafta sonra başlıyor olacağım (evet, geyiğine plaza dilinde yazdım). Şaka değil-her saniyesini hatırlıyorum ve fazlası da var. Eskisi gibi duygusal şeyler yazmıyorum, yok frezyalar falan.. o derinliği kaybettim belki. (belki tüm bu ünlem işaretleri birer baloncukmuş). İşte, sadece çalışma hayatın bitince.

Ama içimde bazı hoşnutluklar kendini göstermiyor değil. Müzik fevkalade birşey. Avantgarde jazz ile yıllar önce tanışmamdan beri pek bir uzağa gidemedim. Eski sevgililerim beni nerede bulacağını hala iyi bilir (çoğu benle ayrıldıktan sonra oraya gitmekten korkuyor-çünkü ben adam yerim).

Sorunlar var, güzellikler var. Bugün bana on dakika boyunca negatif şeylerden bahseden birisine cetvel teorisinden bahsettim. Yıllar öncesindeydi, staj yaparken Süha bey (ismini şimdi hatırladım) bana hayata nasıl zoraki pozitif bakacağını anlatmıştı.

"Bak koçum, şimdi yaşın kaç, 22? bu cetveli al. Ortalama bir insan şu kadar yaşıyor. Yaşını orantıla. Gördün mü nerede olduğunu? Ona göre.. O zaman bile ürkütücü idi.

Sonra ben seneleri bir yerlerde harcarken gündelik konularla ilgilenmemeyi çok geç öğrendim. Göktürk'ten Ataşehir'e, Atakent'ten Bostancı'ya İstanbul'da sabahlamadığım ev kalmadı. Ve ben, otuzuna yaklaşınca hatırladım bugün cetvel teorisini.

Sorunlar var, güzellikler var. Ben güzellikleri seçtim. Onlar için kilometreler, günler önemli değil, harcadım. boş bir yıl geçireceğime dolu bir gün geçireyim. Müziği ucuz bir evde iyi bir peynir yiyeceğime, peynirsiz  Schlippenbach dinleyeyim.



No comments:

Post a Comment