Thursday, August 15, 2013

Yalnızdın

Hep sen vardın, en fazla dört kişilik masa aldın evine, yalnızdın ve diğer 3 sandalye hiç yerinden oynatılmıyordu, menteşeleri ilk günkü gibi sağlam, beyazlıklarını koruyordu.

Niye kendini yalnızlıkla bu kadar özdeşleştirdin? Oysa başkaları ile olduğunda ya da bahsettiğinde mutluluğunu gözlerinden okuyordum, beni mi yoksa kendimi mi kandırıyordun?
Gece olunca hiç mi hissetmiyordun onların içindeki yalnızlığını, ne yapacaktın, yine aynı kanallarda aynı belgeselleri seyredecek ya da okulunu bitirmek için tamamlaman gereken ödevini belki ikiyüzelliikinci sayfayı yarısına kadar tamamlayacaktın.

Yalnızdın ve dışarda insanlar yanından geçerken sana bakmayacaktı.

Ve sen yine de mutlu olduğunu düşünecek, bunu çizdiğin resimlere, tıpkı bir çocuk gibi özenle dizdiğin iki kişilik yemek takımına bağlayacaksın. Oysa uyuduğunda yazın sıcağında bile soğuk olan yatağında anlayacaksın ki: değil.

Elin birilerini arıyacak. En kötü varlığının bile yokluğundan iyi olduğu insanları, eski sevgililerini, unutamadığın, unutamadığın için de tekrar mutlu olamayacağın insanları bir kez daha düşüneceksin ve yine gireceksin aynı döngüye, yine o geceki uykunu kurtarmanın yolunu "en iyisi yalnızlık" kararını vererek geçiştirmeye çalışacaksın.

Neden kendini kandırıyorsun? Neden bir kez daha?

Neden yenemediğin duygularını yenmiş gibi davranıyorsun? Yenilgini kabullenip bu zaafınla yaşamıyorsun?

Neden tapındığın "birey olmak" kavramının bu yönünü düşünmüyor, birey olmayı "yenilmemek" ile eş tutuyorsun.


Oysa biliyorum, tam olarak sevdiğini söyleyemeyeceğim benimle bile sarılırken nasıl titrediğini. Sana arkama dönerek uyuduğum gecenin herhangi bir saatinde uyanırsam seni hemen arkamda sırtıma yapışmış bullduğumu biliyorum. Ve sen uykunun sarhoşluğundan ya da kıt hafızandan bilmiyorsun?

 Yenilmekten daha kötüsü yenilgiyi kabul etmektir diye düşünürdüm. Ama değilmiş. Yenilgiyi kabul etmek erdemmiş. Yenildiğinin farkına varmana rağmen inkar etmek nasıl da zor ve yıpratıcı ve hatta o yenilgiyi her gün hatırlatıcı.

Daha yolun yarısına bile gelmeden, yolun devamına doğru atacağın adımları çok önemsememeye başladın. Sen sürekli geçmişi öven, "birlikte yaşadığımız güzel şeyleri" hatırlayan birisi olmak yerine başını kaldırsan ve iki adım sonrasına baksan, onun heyecanını yaşasan?

Bir heyecan yaşasan? En son "bir sonraki görev yerim neresi acaba?" şeklinde heyecan yaşamıştın sanırım, ya da "yüksek lisans tezim kabul edilecek mi" idi.

Şimdi ben uyurken sen uyanmış oluyorsun uzakta ve ben senin ne hissettiğini iyi biliyorum.


No comments:

Post a Comment