Monday, March 4, 2013

Eski-3

Cebimdeki bozukluklardan bir bandrolsüz şarap alabildiğimi öğrendim tekel bayiinde.

Artık ödemiş olmam lazım bütün yaptıklarımın ya da yapma ihtimalim olan kötülüklerin bedelini. Neden hala bulamıyorum seni?

Sabah yağmur yağdı, rutubet kokan odamdan dışarı çıkıp seni aramak istemedim, başarısız olmaktan bıkmıştım. Yoktun, hatıralarını bile zar zor hatırladığım o andan beri yoktun. On milyonlarca insanın yaşadığı şehirde, binlerce insanın eğlendiği sokakların altında geçen tünelde senden bir şans istediğim anda soluklaştın gözümde. O kadar kendinden emin bir şekilde hayır dedin ki, ben, umudunu yitirmeyece olan ben bile aylarca beslediğin, biterse üşüyeceğimi bildiğim ateşin sönmesini engelleyemedim.

Yokoldun.

Ama şimdi ödedim hepsini. Elimde çabuk sarhoş etsin diye ucuz biramla kapına geldiğim, kızarak da olsa beni içeri aldığın, ısınmam için beni sıcak suyun altına attığın ve ardından pembe havlularınla kuruladığın günden itibaren tüm sevginin bedelini hüznümle ödedim. Daha neden dolaşıyorum, evimden (var mıydı?) uzak buralarda?

Param bitmek üzere, acaba Mert'ten mi istesem?. Beni araştırdığını tahmin ediyorum. "dönmezsen seni kayıp ilan ederim" dediği sürenin üzerinden iki ay geçti. Sonbahar yaklaşıyor, üç kişinin işese sel olacak bu şehirde geldiğimin ikinci gününde yanı açılan ayakkabım bana bunu daha sık hatırlatır.

Neden pembe havlunu hatırladım ki?

No comments:

Post a Comment