Monday, December 9, 2013

Ne?

Bulutlar yolun üzerindeki sislerle birleşip güneşe kadar uzanıyordu.

Bulutun içinden geçiyorduk bu virajlı yollarda. Kısacık bir tatilimiz vardı, ve birbirimize hala yabancıyken, birbirimizden başkasının olmayacağı kulübeye ilerliyorduk Şile'de.

Yorgundun, üç ameliyat ve sayısız hastaya baktıktan sonra beş dakikada aldığın duşla çıkmıştık, İstanbul trafiğine takılmamak için. gözlerin uykuya bakıyordu, ben bazen yola, bazen sana.

"Ne var bende?" dedin, koltukta rahat bir şekilde duramıyordun bir türlü. Bir ağrı hissediyordun belki. Ben gülümsedim. Sıcaktın ve eline dokunuyordum her vites geçişinde.

Ben Seni bundan bir sene önce gördüm ilk. Bir insanın girebileceği en gergin halde, büyük ümitlerle geldiğin ve başarısızlıktan korktuğun, bu sebeple tek kelimeyi dahi büyük bir zorlamayla söylediğin gün sen benim dikkatimi çekmiştin.

Sonra gerginliğin geçmişti, başarınca, ve sen dünyanın en neşeli insanlarından biri olmuştun. Çektiğin ilk dikkatimin üzerine sıcak bir simit ve daha sıcak bir çay gibi güzel gelmişti senin bu halin.

Ve zaman geçmişti, ben yıllardır oturduğum tahta sandalyelerde sahnedeki ekibi dinlerken, bir elimde ucuz bira dolu bardağı sıkıca tutuyor, diğer elimde senin yazılarını okuyordum. Ve cümlelerini okurken sanki kulağıma fısıldıyordun bu hikayelerini. Yanımdaydın güzel ses tonuyla, daha yavaş konuşuyordun (evet, normalde çok hızlısın). Bir şey vardı sende ve işte o şey orada, o kelimeler arasından gözlerimle geçiyordu kalbime, tıpkı bir gün önce senin mavi elbisenin yaptığı şeye benziyordu.

Bütün bunları mı anlatacaktım şimdi sana? Denize yaklaştık, sis hala önümüzde ve sonsuzluktaydı. Sen virajlı ve bozuk yollara rağmen gözlerini kapatmıştın. Ben kaloriferin derecesini birazcık daha arttırdım.


No comments:

Post a Comment