Thursday, December 13, 2012

Gren



Fotoğrafla uğraşan birçok insan gren denilen şeyin ne olduğunu bilir. Ama yanlış da bilebilir. Öncelikle dijital fotoğrafta gren diye birsek yoktur, yüksek hassasiyette (ISO) çekilen fotolarda oluşan noktalara gürültü (noise) denir. Gren ise kimyasal bir olaydır ve sadece fotoğraf filminde oluşur. Fotoğrafın noktalardan oluştuğunu düşünelim, iste bu her bir noktaya gren diyoruz.

Daha fazla teknik açıklama yapmayacağım.

Özellikle iri grenli (coarse grain) fotoğraflar bana fırça darbelerini hatırlatıyor. Sert darbelerle oluşturulmuş bir fotoğraf kazınarak oluşturulmuş tarih öncesi kabartmaları hatırlatır. Ve çamurdur aslında ilk akla gelen, çamurla yapılmış bir fotoğraf,

Neden çamur?
Ben de çok defa sordum, neden çamur diye. Özellikle bayat film performanslarında grenler o kadar büyük oluyor ki, bazen fotoğrafta detaylar belli olmuyor. Bu bahsettiğimi ilford fp4 de ya da tmax larda bulamazsınız. Bunu 6400 ISO ya "push" edilmiş hp5 de ya da Kodak 3200de ya da aşırı zorlanmış ilford delta da bulabilirsiniz siyah beyaz (sb)’da. Renkli için ise kullanma talihini en az 5 yıl geçmiş herhangi bir renkli filmde.

Ben çektiğim nesnede asla detay aramadım. Fotoğrafı elime aldığımda aklıma gelen, düşlediğim, özlediğim sadece yitirmiş olduğum o andı.

Öyle bir an ki deklanşöre basarken neler hissettim… Bana bu dünyayı bir kez yaşamak yetmiyor. Deklanşöre bastığım o anı, sonsuza dek yaşamam gerekir. Neden dijitalle aram iyi değil? Dijital fotoğrafta o anı tekrar yaşama imkanım yok. Ben fotoğrafa bakarken o anı tekrar yaşamam. Çünkü bakmak bana göre değil. Benim gözlerim elimde, emeğimde. Bir analog fotoğrafı yıkamak ve sonrasında baskıya almak, sadık dostum Durst ile tekrar görüşmek, biraz Tindersticks (Ritüel 2) ve hatta biraz Rituel 3 (biliyorum hala yazmadım) eşliğinde o anın tekrar varoluşunu görmek. Bu dünyada bundan daha güzel ne olabilir? Aklınıza başka güzellikler geldiyse, evet, en az onun kadar güzel. Bu yüzdendir ki sevdiğim ile karanlık odaya girersem sonunun oraya varması normaldir.

Gizemli. Hala gizemli. Tüm kimyasal denklemleri bilsem de bu grenlerin tek oluşması gizemli. Bu grenlerden o anin, o duygunun yeniden oluşması daha da gizemli. En önemli gizem ise nasıl olur da buna tekrar ve tekrar ihtiyaç duyarım. İki sene önce sabaha kadar 3 film bastım. O gece ağladım, defalarca dokundum ıslak fotoğraflara, sonra güldüm karışık duygularla. Ama yine de "golden shot" etkisini vermedi, tüketmedi beni, kendisini tükendirmedi. Saygımı hak etti.

Ve grenlerin oluşturduğu her kare kutsal oldu benim için şeytanin fotoğrafını çeksem bile kutsallaştırabilirdi onu.

No comments:

Post a Comment