Tuesday, October 22, 2013

Bataklık

"Oh the deeper I go
The further I fall,"


Taşlarla dolu yolda ilerliyorum. Kar yağmıyor ama kuru bir soğuk var. Tüm mahalle uyuyor, bacalarda kömür sobalardan son dumanlar yükseliyor.


Uyuklayarak yürüyorum. Botları gece dışarıda unutmuşum. buz gibiydi giydiğimde. Ama ısınacak birazdan.


Cebimdeki telefonda elim. Belki uyanır, "neredesin?" der, kızar, hatta belki peşimden koşar.


Bütün bunları ona hazırladığım kahvaltıyı görmezden gelerek de yapabilir.


Uyumayı, sevişmeyi bırakıp daha da anlatsa mıydım, anlar mıydı? Hep içimde kalacak bu korku, oysa sadece sarılmak bile yeterdi, niyet her şeydi, kelimeler ise niyet yoksa kifayetsiz idi.


Ama şimdi inanmadı demek ki bana ve ben hala asfalt dökülmeyi bekleyen bu çakıllı yolda ilerliyorum. Şehre giden Gebze minibüsleri bir kilometre kadar mesafede. Telefon sıcak oldu sıka sıka, elim terledi, ama mahalleden ses yok.

No comments:

Post a Comment