Wednesday, October 16, 2013

Borodin

Telefonu açtı, buranın akşamı oranın gecesiydi, ama yine de uyumamıştı. Yüksek sesle konuşmaktan hiç çekinmem, söylediklerimin başkaları için de katma değer yaratacağını düşündüğümdendir belki. Masamda hangi şişe vardı tam hatırlamıyorum, belki bir yerli şarap, belki komşunun üzümlerinden yapılmış brendi, belki adadan bir şeyler.

Ama hatırladığım Borodin vardı. Tanrı'nın yetenek dağıtırken pek adil olmadığının kanıtlarından birisidir Borodin. St. Petersburg'un nimetlerinden faydalanan yüzlerce Rus'dan birisi. Kimyager, doktor ve biraz da müzisyen. Müziğini sevenleri "hasta olsun ki hastaneye gitmeyip evde müzik yapsın", tıp öğrencilerini "operaları kabul edilmesin, beste yapamasın" diye beddua etmek zorunda bırakmış birisi.

Borodin vardı ve Tikhvin mezarlığındaki gösterişli Tchaikovsky mezarının yanında idi, sessizce. Zaten Tikhvin mezarlığından hiç sözedesim gelmiyor, Dostoyevski'den başlayıp evam eden bir yetenek mezarlığındaki kemikleri bile bıraksan şuanki Türkiye'nin tüm sanatsal faaliyeterini gölgede bırakacak eserleri yeniden çıkartabilirler.

Edebiyat farklı bir konu ama Slavik toplumlarda müziğin hala tanrıya ulaşmakta bir araç olarak görülmesinden belki, yaptıkları şey müzikten de öte.

İşte onunla telefonda konuşurken Borodin vardı. Neye uğradığını şaşırmıştı bilmem kaç desibellik Prens Igor operasından "Poloveç Dansları"nı dinlerken ve ona dinletirken. Arkasından cam kırığı sesleri duymuş olma ihtimali yüksek çünkü ben kendimden geçmiştim.

Tikhvin mezarlığı, 2013

No comments:

Post a Comment